Doğanın şu güzelliği içinde yaşamını sürdürmeye çalışan ben artık yorgun, çaresiz ve tükenmiş bir canlıyım. Beni bu olumsuz düşüncelere iten canlıların iki yüzlü olması, verdikleri sözlerde durmamaları, yalanları, alaycı tavırları olsa gerek diye düşünceler aleminde kendisi ve yaşadığı olaylar ile iç dünyasında bir yolculuk yapmakta iken, yine o sesler onun bu yolculuğunun yarım kalmasına neden olur. Uç uç uğur böceği, annen sana terlik-pabuç alacak diye devam eder gider.
“Sizleri duydum arkadaşlar, ama artık siz uç deyince uçan, koş deyince koşan birisi olmak beni mutsuz ediyor. Kusura kalmayın yoruldum, dediğinizi yapamayacağım.” Bu konuşmayı duyan çocuklar sinirlenir. “Nedenmiş o, önceden böyle yapmaz uçar, koşar bizi mutlu ederdin. Biz kiminle alay edeceğiz. “
“ Siz kendinize mutlu olmak için başka yollar arayın. Ben mutlu olmak istiyorum. Bugüne kadar sizi dinledim de ne oldu? İstediğiniz bir terlik-pabuç idi, onu da sizler aklıma koydunuz. Sanki her yer terlik-pabuç oldu. İşte kış yine geliyor, yazın terliğim yoktu idare ettim. Ya şimdi kış gelmekte, pabuçsuz ne yaparım? Hiç bunu düşündünüz mü? Sizler sadece hedefi belli olmayan zavallı uğur böceğinin koşturup durmasından zevk alıp alay ettiniz. Sizin ayağınıza giymeye terliğiniz – pabucunuz yok doğru dürüst. Ben bunu biraz geç anladım. Size tavsiyem, kendinize bir bakın benimle alay ettiğiniz konuda sizlerin de eksikleriniz var. Gerçekleri görmeniz için, alay konusu mu olmanız gerek “ diyerek oradan uzaklaşıp gitti.
Onlar ile oturup saatlerce konuşabilir, doğruları, yanlışları tartışabilirdi. Artık boşa geçireceği zamanı olmadığını anladığından böyle bir konuşma yapmaya gerek duymadı. Geçmişte yaptığı yanlışları fark etmesi, doğruları görmeyi öğrenmesi belki zaman almıştı, fakat bundan sonra kaybedecek zamanı yoktu.